• Türkiye'nin ilk online stretching platformu!
  • TeamMerve ekibine katıl!
  • Mervegym tamamen yenilendi!

Bali – Rüzgârın Öğrettiği Yer

Bali benim için bir tatilden çok daha fazlasıydı. Sanki ruhumun uzun zamandır beklediği bir nefes, bir durak, bir hafiflikti. Her sabah sahile vuran dalga sesleriyle uyanırken, içimde bir şeylerin çözülüp yumuşadığını hissettim. O anlarda, dünyanın tüm ağırlığı sanki ayaklarımın altındaki kuma karışıp gidiyor

Dalgaların Üzerinde Öğrenilen Dersler

Gün içinde iki dersimi tamamlayıp koşarak sörf tahtasına çıktığım anlar ise benim için bambaşka bir öğretmendi. Dalgaların üzerinde denge bulmaya çalışırken fark ettim ki, hayatta zor sandığım şeylerin çoğu aslında zihnimin bana kurduğu küçük oyunlarmış. Su seni bazen yukarı kaldırıyor, bazen aşağı çekiyor ama sen akışa girmeyi öğrendiğinde her şey bir şekilde yoluna giriyor.
Bali bana bunu öğretti: Kendini akışa bırak, hayat seni olması gereken yere taşıyacak.

Tapınakların Sessizliğinde Gelen Farkındalık

Tapınaklarında yürürken tütsü kokusuna karışan o hafif rüzgâr ise kulağıma hep aynı şeyi fısıldadı: “Yavaşla…”
Dünya sana yetişmek zorunda değil. Bazen sadece durmak, nefes almak, bulunduğun anı fark etmek ve hiçbir şeyi aceleye getirmeden yaşamak gerekiyor. Bali’de anın içinde kalmayı, aceleyi hayatımdan çıkarmayı, kendi ritmime saygı duymayı öğrendim.

Özgürce Seyahat Etmek

Bugün özgürce seyahat edebilmek, farklı ülkelerde kendime alan açabilmek… hepsi için her gün biraz daha şükrediyorum. Ne kadar büyük bir şansın içinde olduğumu, ancak bu adanın huzurlu sessizliğinde tam anlamıyla fark edebildim.
Çünkü gezmek sadece bir rota çizmek değil; yeni insanlara dokunmak, yeni tatları keşfetmek, zihninin sınırlarını genişletmek demek. Bali’de tanıdığım her yüz, yediğim her yemek, dokunduğum her dalga bana kendimi yeniden hatırlattı. Bedenimin gücünü, zihnimin ne kadar genişleyebileceğini, ruhumun aslında ne kadar hafif olabildiğini…

Bali’nin Bana Öğrettiği En Büyük Şey

Mümkün olsa herkesin, hayatında en az bir kez Bali’ye gidip bu adanın ritmine kendini bırakmasını isterim. Çünkü Bali’ye gitmek sadece bir yolculuk değil; kendi içine doğru sessiz ve şefkatli bir dönüş.
Belki o yüzden rüzgâr burada insana daha çok şey anlatıyor.

Kendimle Baş Başa Kalmayı Öğrenmek

Bali gezinden “ne öğrendin?” derseniz…
En çok şunu söyleyebilirim: Kendimle baş başa kalmaktan korkmamayı. Bali’de zaman yavaş akıyor ve bu yavaşlık seni kendinle yüzleştiriyor; iyi yanlarınla da, kaçtığın yanlarınla da. Orada fark ettim ki bazen en büyük adım, hiçbir şey yapmadan durabilmek.

Rüzgârın Sabrı, Dalgaların Cesareti

Rüzgâr bana sabrı öğretti, dalgalar cesareti… Sörf tahtasında düştüğüm her seferde şunu anladım: Hayatta da kimi zaman düşüyorsun, kimi zaman kalkıyorsun ama önemli olan o dalganın seni tekrar ayağa kaldırmasına izin vermek.


Tapınaklardaki sessizlik ise bana şunu hatırlattı: Huzur, karmaşanın bitmesinde değil; insanın kendi içinde alan açabilmesinde. Ve Bali’nin insanlarında gördüğüm o yumuşacık gülümsemeler… beni şükretmenin ne kadar güçlü bir alışkanlık olduğunu yeniden öğretti.

Valizimde Anılar, Kalbimde Farkındalık

Bali’den dönerken valizimde birkaç anı, telefonumda birkaç fotoğraf ve kalbimde kocaman bir farkındalık vardı:
Hayat acele edilince güzelleşmiyor. Hissettikçe, akışına bıraktıkça güzelleşiyor.


Merve Yıldırım
Merve Yıldırım

Yorum Yaz

Tarayıcı çerezlerini kabul edin Çerez Politikası